GEÇMİŞTEN GÜNÜMÜZE İZ BIRAKAN KAHVEHANELER

Admin 27 Şubat 2021 00:35

GEÇMİŞTEN GÜNÜMÜZE İZ BIRAKAN KAHVEHANELER

“Son beş yüzyıl boyunca -dünyanın hemen her yerinde- merkezinde edebiyatın olduğu birçok mekânın (cafe/coffeehouse/kahvehane) varlığından söz etmek mümkündür. Bu mekânlar, bazen bir ekol oluşturacak kadar etkili ve sürekli toplantıların olduğu bir dernek hüviyetinde, bazen de aylaklar takımını barındıran bir üniversite havasında olabiliyorlardı. Bazen benzer görüşten yazarların safları sıklaştırdığı, bazen bir grup edebiyatçının birbirini görmek saikiyle uğrak yeri haline getirdiği, bazen de bir yazarın tek başına çalışma odası gibi kullandığı yerlerdi kahvehaneler. Kimi ayakta, kimi yıkılmış, kimi artık işlevini yitirmiş, kimi hâlâ canlı, kimi geçmişini hatırlamayan, kimi hatıralarıyla yaşayan… İşte o kahvehaneler. Her biri tarihte büyük iz bırakmış dünya edebiyatının ölümsüz kahvehaneleri. Kahvenin her zaman bahane olduğu o mucize yerler.”

-Güven Adıgüzel; Mahfiller, Muhitler, Mekânlar: Edebiyat ve Kahve

 

Osmanlı’da kahvehaneler halkın sosyalleştiği en önemli kamusal alanlardan, kahvehanecilik de en eski mesleklerden biri. 16. yüzyılda Arabistan, İran ve Anadolu’da yaygınlaşırken 17. yüzyıldan itibaren Avrupa’da neredeyse bir moda halinde çoğalmaya başlar. Orta Doğu ülkelerinde erkeklerin toplandığı ve kahve içip sohbet ettiği, kitap okuduğu ve çeşitli masa oyunları oynadığı kahvehanelerden İstanbul’daki ilki 1550 yılında açılır ve kısa sürede çevreye yayılır.

 

Kimi kaynaklarda ilk kahvehane müdavimlerinin yönetimdeki yeni seçkinler, bürokratlar, kalemiyye üyeleri gibi ayrıcalıklı sınıfa mensup insanların olduğu yazarken kimilerinde müdavimlerin aylak takımından olduğunun bahsi geçer. Değişik kültür seviyesinden insanların buluştukları kahvehanelerin zamanla halkın siyasi iktidar karşısında seslerini yükselttikleri bir kamusal alan haline gelmesiyle bu mekanlar devlet tarafından hoş karşılanmamaya başlar.

 

Ortasındaki fıskiyeli mermer havuzun etrafındaki sedirlerde bağdaş kurularak içilen kahvelerle ve dinlenen hikayelerle kahvehaneler gevşetici bir hava ve hoşça vakit geçirme ortamı yaratır. Öyle ki bu ortamları sayesinde kahvehaneler camilerin yerini alır. Zaman içinde kahvehanelerin sayılarının artması ile aralarında bir rekabet başlar ve kahvehane sahipleri müşteri çekmek için canlı eğlenceler, Karagöz tarzı gölge oyunları düzenlemeye başlar. Halk şairleri ve zamanın sanatçıları için de bu mekanlar birer gösteri yeri haline gelir.

 

İstanbul’un kahvehanelerinin hikayesi Sarafim Efendi’nin 1857’de Okçularbaşı’nda açtığı, müdavimleri arasında Namık Kemal, Süleyman Paşa ve Hasan Suphi’nin bulunduğu Uzunkahve ile başlar. 20. yüzyılın meşhur kahvehaneleri arasında 40 kuşağı edebiyatçılarının merkez üssü olan Beyazıt’taki Küllük, Şehzadebaşı Halkevi’nin altında konserlerin de verildiği Darüttalim, Sirkeci Vakıf Han’daki Borsa, Beyazıt Camii yanındaki kahve, Cağaloğlu’ndaki Meşrutiyet Kıraathanesi, Galata’daki Kemeraltı, Yenicami arkasındaki Bahçelikahve en kayda değerleridir.

GERİ